Bir hazanda doğduğumu söylerler, nüfus kağıdımda da böyle yazar ama ben hazanda kafa buluyorum kendimle hep... Ayrılıkları, vedasız elvedaları hep hazanda yaşadım, sonbaharın hüzün kokan, buruk ayazlı sabaha karşı üçlerinde yaşadım doğumum gibi yaşamımı...
Gürültülü araba çığluıklarında yaşadım sabaha karşı ezanlarını..Elvedayı
bile çok gören kayıplar arasında ellerim boş ama beynimle yüreğimle
yaşadım tüm senfonileri en ağır dramları trajedileri..
AŞK denilen bağımlılığımı sigara dumanına karıştırarak içtim
zehir çiçeklerinde kara deniz sınırlarında boğularak yaşıyorum
içimdekileri.. Susarak, içime akıtarak yaşıyorum tüm yaşamı işte
bensizliğimle sensizliğimle..
Yaralarıma SABIR ilacını yakarak sardım, ama boşuna hiç çare olamadım
kendime.. Ne doyasıya sevgiyi yaşayabildim nede gerçek ölümü. Kıvrandım
ve sadece TANRIma sığındım.. Bu güç beni ayakta tuttu yıkılmışlığım
ayrılığımın taneleriydi çoğu şeyden.. Ben ayrı yaşadım ayrıcalıklı
ama yapayalnız çokluklar içinde yapayalnız yaşadım çaresizliğimi...
Hiç bu kadar ağır yaşamadım dedim ama, gelenler daha ağır düştü
üzerime ve sonbahar yapraklarının yeşil çimlere düşen güzelliği
gibi esti beynimde hışırtılarla, gök gürültüleriyle uyandım en
uykusuz sabahlara..
Yarım asıra dayanan ömrümde düşünce sancılarıyla, gözyaşlarımı bir
leştirerek yaşıyorum işte tek şeye özlemle hasretle..Eylül 18 ve
anlatılmasz ifadesi güç duygularımla kalemime sarılmışım ama en iyi
ben anlıyorum yazdıklarımı içime sindiremeden yaşadığım kahrolası
bu yaşamı sorumluluk bilincimle sorgusuz sualsiz sürdürmeye çalışıyorum
Ölüm girdaplarından usulca kendimi toparlamalarımı
görüyorum sessizce ve en çok seni seviyorum diye haykırarak
başlıyorum satırlarıma.. ve yazdıkça zehirliyordum kendimi okumakla zehirlendiğim gibi..
Yaşamın zehir tadını, umut kıvılcımlarıyla tutuşturarak anılarımı
GÖRÜYORUM kapattığım gözkapaklarımın arkasından..
Beklediğim sabah az sonra olacak, yeni bir güne merhaba diyeceğim
ama hüzün dolu beklemeye başlayacağım henüz doğmayan beni, bebekleri
seni ve nicelerini.. Beklentilerim ; oldukça zor ama, kucaklama,
sevgi, aydınlık, ışık başka bir şey değil.. Çok şey mi? hayır
asla değil bunlar olmalı ve olacakta..
Tutsaklığım geleceğe özgürlük olmalı.. Örnek
olmak sevdasıyla yaşadım toplum adına kendimi heba ederek sorumluluk
bağlamıyla esir kamplarındaki kalın zincirlerle bağladığım
değerlerimi çocuklarım kırarak yaşasın isteğim.. ama onurluca,
güvenle, huzurla sevinçle ışıldasınlar ışık gibi lütuf gibi
bereketli başaklı yarınlara bir yaban gülü adına yaşasınlar tüm
güzellikleri..
Zor koşulları aşmış bir Türkiye özlemiyle, değerli öğretmenlerimizle
sürgün yememiş, kendini zorlu tayinlere adamış öğretmenlerin olmayacağı
aydınlık bir Türkiye geleceği içinde buruk hazin ama umutla toparlıyorum
bütün yaşamımı .. Aflara gerek duyulmayan bir Türkiye
hasretiyle yazıyorum, denetimlerin en aza indirgendiği, emniyet
teşkilatının en az denetim yaptığı mahkeme dosyalarının azaldığı,
enflasyonun konuşulmadığı Türkiye özlemiyle ve korkusuz, kuşkusuz bir
gelecek hasretiyle sevgi dolu bir dünya özlemiyle yazmak istiyorum ve
işte o zaman hiç bir şey UMURUMda olmayacak biliyormusunuz?
Sancıların daha az olduğu bir dünyada teknoloji ve doğanın
kucaklaştığı ve geleceğe merhaba diyerek yorgun insanların,
hastanelerin, batakhanelerin en limit sınıra indiği bir yaşam
sahnesiyle özgürce bir yaşama adanmış insanların coşkularıyla
uyanacağı bir dünyaya hayallerimle gerçeklerimi harmanlayıp
yazmak istiyorum sadece... zor mu bunlar ? değil insan olmanın
gereği bunlar değilmi? Sanatın desteklendiği, bilimin değer gördüğü, inancın işlediği
insanın insan olduğu doğal bir yaşam sahnesinde en güzeli yaşayabilmek
adına herşeyi gönülden kucaklıyorum...
hüzün......