İyimserlikle yaşamanın ne güzel olduğunu yazmak geçiyor içimdeki toprak duvarlardan ...Umutla heyecanla sevgiyle uyanmanın güzelliğini vurgulamak istiyorum hep...
Acaba çok mu vurdumduymazım diyorum kendi kendime bu kadar olumsuzluğun ortasında... Gazeteler, Tv'ler hep savaşan dünya başlıklarıyla dolarken acaba acaba diye yüreğim burkuluyor hep... Irak’ta savaş, ülkemiz çıkmaz ekonomik, ahlaki savaşlarla boğuşurken en başta kişinin kendini kurtarma çabasını düşlemekteyim nedense... Kendini, bahçesini, yüreğini, beynini umuda boyayan insan hiç olmazsa bir adım ileride diyorum içimden sevinçle... Her doğan günde yeniden doğmalı insan umuda sevince hemde kendince yapayalnız olsa da...
Sevgi iki kişilik mi? Hayranlık sonsuzluk mu? AŞK yok mu? Kavga baskın mı? Ne diyorsunuz bütün bu olanlara... Suç işleyenler sokaklarda arka sokaklarda sinmiş sessizce içten. Kanamalı yaşayanlara bakıyorum kendi yüreğimden kana kana... Bizde suç işledik herkes gibi gizli girdaplara yıkılıp kaldık ölesiye boğulurcasına. Ne yaptığımızı anlamadan yaşadık zaman zaman.
Anlasaydık ne olurdu bu işin adı? Ne bileyim bildim mi ki anlatayım diye hayıflanmaktayım. Borcumu yaşamakla ödedim hem kendime hem olanlara...Yıldızlara yaldızlı ışıltılara yazmaktayım olanları uzun geleceğe, umarsız, arsız, kahrolası yaşama uzanmaktayım yapayalnızlığımla... Gölgelerin dansına uzanmışım böylesine derin çukurlara yaslamışım ruhumu. Bu kadar ihanetin ortasında ihanetsizliğimle yürüyorum belirsiz adımlarımla... Oysa biz sevmiş miydik? Sevgi tadı neyse anlamadan, içimizin o güzel vuruşlarını kim anlamıştı kendimizden başka sorabilir miyim? Siz anlatabildiniz mi kendinizi istediğiniz anlamda? Sanmıyorum kendinizce yorumladınız da sevginizi öfkeye yazdınız.
İşte sevgi yazıyor yüreğim yine, tüm iyimserliğimle... İlgisizce, arsızca, umarsızca sevgi seli bu mu diye kalemimle atışıyorum şimdi nedensizce umutluca...