Çıplak heykeller yapmalıyım,
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için
Ey önünden geçen ak sakallı kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri gözüken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım. resimlerden ...
heyhat
yeniden
ıskaladın
vuslatı
şimdi eyersiz atlar gibi özgür
ve lanetli bir keder gibi
uzak
yağmurda ...
*
çok dost olmasan
çok olmazdı düşmanlarında
çok galip gelmek istemesen
kim bilir, böyle çok yenilmeyecektin
çok gülmesen belki bir zaman
böyle öç almazdı hayat
ağlamazdın
çok ...
*
çok sevmesen
çok özlemezdin
çok görmesen bilmezdin
çok bilmesen
çok acıtmazdı hayat
çok gitmesem yollara
upuzun yollara
böyle çok olmazdı dönüşün
böyle uzak durmasan
sana böyle yakın olmazdım
yanmasam
kül
kalmazdım ...
şehvetin türküsü vuslata kalsın!
II
uçurumlar eskisin bırak!
ve şehvetin türküsü vuslata kalsın
ki bu başıbozuk uğultuda mağlup sesim
sesine varsın ...
seni bana uzak kılan bu ıssız
ve derin uçurumlar
uçurumlar utansın!
III
ama diner şehvet
ve bir gün aşınır vuslat da
bir okyanusa baka baka kalırız palamarlarda
kalırız ... kuytularda ... sanki bir yalnız karınca
kararınca kalırız solgun güz bahçelerine aşklar varınca
ey kırık dal parçaları
uzak
yağmurda
şehvetin türküsü vuslata kalır
ve yiter
ve her hikaye biter
herkes yangınından külüne döner
ve bir ihanettir ten bedende
çekip gider ... çekip gider ...
sonra kırık dal parçaları
uzak
yağmurda
bize benzerler ...
IV
hıçkırıkların
kuytuluklara
sevincin
kahrına
dönüşün
yıllara kurban!
kalbin
kabrine
dostluğun
pusulara
yenilgin
umuda kurban!
özlemim
özlemine kurban yar
yangınım şimdi ben
/y a n g ı n ı m ,
b i r k i b r i t ç ö p ü n e k u r b a n ! /
.
Şu oğlan çocuğuna bak
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dört yüz bin tekliğinden
On kuruş verecek
Seni satmam çocuğum
Dört yüz bin tekliğe,
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin.
Söylemeliyim,
Yok
Yok ... meydanlarda bağırmalıyım.
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.
Resimler seyrettirmeli, şiirler okutturmalıyım
Baygınlık getiren şiirler
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın.
Bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını
Belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalancı
O biçimsiz bizans şarkısı.
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem,
Nasıl etsem nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu ...
Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını,
Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
Boş geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere
Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğunun
Oğlu bir şiir okusa
Karaca oğlan' dan
Orhan Veli' den
Yunus' tan , Yunus' tan...
Hep sevgiyle başlar her şey;
çiçeklerin açması,
pembeye, maviye bakması.
bulutların dağılması,
hep sevgiyle.
sende aramak bile güzel
acının her zerresini,
avareliğin bir başına kişisini,
vurmak her şeyi yerden yere,
sonra yeniden dönmek
şu şiirin başına
ve demek ;
hep sevgiyle başlar her şey ...
sensizlik ve sessizlik kimyasında kayboldum ...
dehşetli bir arzu birikintisi yüreğim.
taştı taşacak ...
gözlerim kocaman oldu,ufuk dinlemiyor,gidecek.
yeni bir mevsim yarattım,
bana küskün tanrılara inat,
meleklere,kutsal kitaplara inat.
günleri sana böldüm,sana çoğaldım.
bir dağ ateşi yaktım görüp de gelesin diye ...
gökkuşağına sardığım sözcükler,
sanadır.
tanrıların cennetinden çaldığım şarkılar,
sanadır.
kimsenin dokunamadığı bu yürek,
sanadır.
mahzenimden en eski şaraplar,
yüzün açılana dek çalacak davullar,
inanamayacağın bir düş gecesi için ...
Bir fotoğrafta unuttum yüzünü;
sonbahar artığı yaprak rengi yalancı gülüşünle.
Eksik sabahları tamamlardın ,ufacık ellerinle.
mısır patlağı gibiydi dünyamız,beyaz ve dağınık.
her tadında yeni adlara yol alırdık.
Yarım düşlerle kandırırdın hep beni.
Bütün sevişmelerimizde bin parçaya ayrılırdık.
Yasak bir ülkeydin,aykırı sınırlarınla,
her hücrene tutuklu kalırdım ...
intiharını aradım deniz fenerinin en karanlık
noktasında.
o da yalan dedi karaya vurmuş gemi kalıntıları.
şaşırdım sahte heykellerine,yere düşmüş şarkı
sözlerine,
yüzün kaybolmuştu duvarlarda,boyalar rengini
yitirmişti.
bir pişmanlık vardı geçen yüzlerde,öksüz bir bakış.
akıp giden sokak değil senin ruhundu sanki.
Kırık bir pencereden rüzgarın düştü saçlarıma,
kokusu boynundan alınmış gibi pürüzsüz.
kıpkırmızı güller aradım ,
ve kıpkırmızı bir şarkı söylemek istedim,
tepeden tırnağa seni boyamak için ...
bir fotoğrafta aradım yüzünü ...
bugün dünyayı istediğin renge boyayıp
bu rengi insanlara tüm sevginle daralt
kendini sevginin rengi diye daralt.
çünkü senin varlığın sevgiye en iyi kanıt
Yarın yoksun
Güle güle gönlüm.
Sabahları kıyamayıp uyandırmaya
Usulca yanağından öptüğüm
AŞKIM ..
Sonra da, uyanınca
Arar mı diye bütün gün
Beklediğim ses.
Geceme anlam veren,
Kırmızı harflerle yazılan yazı.
Güle güle
Adı bende saklı!
--Nasıl uzaktaki yıldız parlak gelirse insana.
Uzak olduğun için tutkunum sana.
aşk hüzün gece uzun
neye dönsem yüzün
bir yanımda sevda ateşi
bir yanımda külleri
gitmek mümkün olsa da
gitsem uzaklara
sevmesem seni bir daha
parçalanan yüreğimi
cam gibi
sonra yaksam
savursam küllerini karlı dağ yamaçlarından
yine seni severdim toz toz
yine sana tapardım
küllerimin ağırlığınca
şehvet ,atlı bir korku treniyle evimizin önüne varmıştı
annem kapıda bekçi
bense hayallerimle sevişiyorum
hayallerim ellerimde hayallerim göğüslerimde ..
çoktan almışım şehvet orospusunu içeri
soluyorum gerçeğin melodisini
korkudan diken diken oluyor sözcüklerim
İstanbul üstüme yürüyor ,İstanbul karanlığını salıyor üstüme
bense içerde hayallerimle kanamaktayım ..
hücum ediyor her defasında dağınık saclı şehvet
buluyorum kendimi İstanbul un kuytu bir limanında
annem yanı başımda bekçi
bense deniz kenarında
rakı bardaklarındaki dudak izleriyle sevişiyorum
tüy tüy oluyor dikenlerim korkudan
soluyorum denizin en unutulmaz yerini
ellerim ümidi yoluyor,kendini çıkmaz yollara salıyor.
İstanbul saklıyor kendini
bense şehrin karanlık bilmecelerini çözemiyorum
annem yanı başımda bekçi
sevişiyorum orospu şehvetimle ..
Ama parmaklarının ucunda
"şu an" ne olur hisset beni.
Hisset.
Hisset parmaklarına dokunan tuşlarda dolaşan damarlarımı ...
Hisset
damarlarımdaki kanımın,
seni aramak için deliler gibi dolaşmasını ..
Söylemiştim değil mi;;
ipsiz bir uçurtmayım ben ve kuyruksuz ...
Saçlarının çizgilerinde süzülen ...
Rüzgarım sensin.
Susma ve sakın gözlerini kapatma;
Düşerim! Ama parmaklarının ucunda
"şu an" ne olur hisset beni.
Hisset.
Hisset parmaklarına dokunan tuşlarda dolaşan damarlarımı ...
Hisset
damarlarımdaki kanımın,
seni aramak için deliler gibi dolaşmasını ..
Söylemiştim değil mi;;
ipsiz bir uçurtmayım ben ve kuyruksuz ...
Saçlarının çizgilerinde süzülen ...
Rüzgarım sensin.
Susma ve sakın gözlerini kapatma;
Düşerim!
Yüreğinde yer var mı?
Yüreğinde yer var mı?
caddelerde yağmur içimde aşklar
gece yarısında hisli yağmurlar
şarkı söylüyorlar sesiz usulca
özlediğim şimdi çok uzaklarda
oda özlüyormuş benim bir tanem
çok üşüyormuş ben olmayınca
öyle yazıyor son mektubunda
Yaşamın doğal kaynağı sevgiyse eğer, sevgi bir tutku, tutku bir amaç; amaç bir şeyleri paylaşmaksa; paylaşmak, dostluk ve dostluk hatırlamaksa, aklımdasın ...
Gitmenin hakkını vereceksin,
Ayrılık gurur duymalı seninle,
gidersen sözün ayaklarına geçiyorsa,
ayakların yakınımdan geçmeyecek,
Ayrılığı seçtin mi büyük olacak ayrılık,
Ayrılığı seçtin mi ?
|