Bu şiir ben yaşta olanla için geçerli diye düşünerek yazdım... orta yaştaki insanlar...
Bu şiir ben yaşta olanla için geçerli diye düşünerek yazdım... orta yaştaki insanlar...
Kör olasın kalem... bunu damı yazacaktım? Kandil gecesiydi dün. Oturdum telefonun başına...
Saatlerin güneşin kizilligina kariştigi ve zaman kavraminin yitip gittigi bir anda düş ve gerçegin hikâyesi başlamak üzereydi.
Bahar gelmiş... doğa gövermiş... yemyeşil... umutları yeşertmekte ılık esintiler...
Nerde miyim? Oturttum kendimi karşıma, bir çay demledim karşılıklı içiyoruz senle..
En etkili iletişim aracı telefonla ulaşıyorum en zengin hazinelere. Bir telefonla duydum İzmir Kitap Fuarı etkinliğini.
Tek başımıza doğduk yalnız, yapayalnız. Çokluğun ortasına yapayalnız indik en saf duygularımızla.
Masamda bir şiir, yanında bir tanıtım kartpostalı. Bir biyografi.
Direnmek mi? Ezilmek mi? Sindirmek mi? İnatlaşmak mı?
Diye başlayan iki şiiriyle sevdim Yılmaz Erdoğan’ı. İlkini yürekteki sızlanan sevdiğine/ihtimallerine, diğerini kızına yazmıştı.