Adı Emineydi Genç bir kadın? Hoşgör'de evli üstelik, 5 çocuklu... Eşi mi? Bilmiyorum. Çalışmak istiyordu Emine... Geldi yanıma şöyle, "Ne iş olursa çalışırım."dedi. Belli çok çekmiş her şeyden... Ellerini yüzünü anlatmama gerek var mi? Ama temiz bir kadındı her şeyiyle...  Başladı işine çalışıyordu mutlu ama, gözlerinden belli tedirgin, ağlamaklı... Temizlik, çay,  kantin işleri,  ek her şeyi yapabiliyordu, ama onu böyle istemedi eşi, yakınları...

                                  Bir ayı doldurmadı henüz işinde ama üç gün gelmedi, aradım ulaşamadım. İri, cüsseli bir adam uğradı ve ekledi ."Dayısıyım Emine'nin..."  Anlattı dayısı az buçuk; "İstemedim hocam evlenmesini bu adamla ama analık vardı dedi mecburen gitti bu adama... " Onu da gözüm tutmadı aslında, böyle dayılar halalar, amcalar çeşit çeşittir bilirim. Nerede o temiz yüzlü dayılarımız, nur yüzlü halalarımız...  Yok iste hepsi menfaat olmuş dünyamızda.

                                   İki gün daha geçti, ansızın aradı Emine, ağlıyordu.  Anlamıştım eşini de; onu ne yapmak istiyordu böyle? Geceyi bir karakolda geçirmişti ve isime kimseyi almayın diyordu. Gel dedim gel...  Geldi ama nasıl? Eşini de analığını da, toplumunu da ha senin...  Gitme dedim, gitme evine...  Olmaz diyordu olmaz...

                                   Yaşaması gerekiyordu! "Onu" kendi değil toplumu itelemişti bu azgın çalkantıya...  Emineler, Şehribanlar...  Hepinizi anladım gönülden ama ne fayda, benim anlamam yetmiyor işte...

Paylaş: